Toplamda 30 kişilerdi, bir eksik bir fazla fark etmezdi. Tarihin en eski çağlarından günümüze dek dillerden dillere, ağızlardan kulaklara dolaşan bir efsaneydi. Büyüdü, yozlaştı, mit oldu ama henüz yok olmadı. Bilen bilir, günümüzde taşrada ve türlü ormanlarda anlatılmaya devam etmektedir kendileri. Tabii ki orijinal eserdeki yeni nesillerin anlayamayacağı noktalar günümüz dünyasına göre adapte edilmiş, “beygirini takas eden şövalye” yerine “ferrarisini satan bilge” denmiştir. Bu ufak modifikasyonlar dahi, bu “anlatı”nın ambiansını bloke edememiş, aksine onu daha da güçlü kılmıştır. Ne acıdır ki, size bu platformda tamamını sunamayacağım bu kutsal şeyi kısmen özetleyerek geçiştirmeye çaba göstereceğim.
“Her ne kadar artık klişeleşmiş olsa da, o vakitte daha ilk olarak bir varmış bir yokmuş ki zamane insanlarına göre bu bir çılgınlık, bir marjinalite imiş. Sevgili okurlar, fazla meraklanmayın diye söylüyorum; bu zamanlar öyle eski zamanlarmış ki, herkes birbirinin blogunu heyecanla takip eder, bol bol yorum yazarmış.
İşte zaman böyle iken kasabanın birinde birçok insan ve bazı cüceler yaşarmış. Bunların kasabası öyle bir kasabaymış ki; herkes deli, neredeyse her gün de bayram imiş. Öyle ki, çeşitli normalötesi zamanlar ve muhalif havalar olduğu vakit kasabanın şerifi tarafından resmi iş günü ilan edilir, çocuklar neşe içinde okula ve yetişkinler heyecanla işlerine gidermiş. Bütün gün boş boş oturmaktan yahut ense yapmaktan kendilerine gına gelen kasaba sakinlerinin bu tavırları, yabancılar tarafından hayret ve esef hissiyatı içinde karşılanırmış.
Günlerden bir gün, kasabada 23 insan ve 7 cüce toplanıp futbol maçı etmeye karar vermişler. Hemen el ele tutuşup kasabanın favori halı saha işletmecisi posbıyıklı Jefferson Dayı’ya gitmişler ve kararlarını açıklamışlar. Hemen o akşam için iki saatliğine rezervasyonlarını yaptırmış ve akşama maçta buluşmak üzere kulübelerine dağılmışlar.
...
[Devamı gelebilir]