Bir Haykırıştır Bu Garşıki Dağlara, Garşıki Dağlar Cenderme:
Kızılın siyaha, lacivertin bok rengine kaçmaya başladığı akşamlarda, yatsı namazının kılınmasını müteakip, her birimiz birer Tyler Durden olurduk, sevişme savaş diye bağırarak, ki farkına varılsın uçkur nahiyelerinin zevk-ü sefa eylemekten başka sadece tüketilen şarapların posalarını klozete ve ya en yakın duvar, çalılık vesaireye ulaştırma çabasını gerçekleştirdiğini, kat'i suretle çarpık sistemin işleyişine kamış sokma gibi bir işlev arz etmediğini.
İşte böyle bir kızılın siyaha, lacivertin bok rengine kaçmaya başladığı bir akşamda, bir önceki bu nitelikleri ihtiva eden akşamdan kalanlarla başladı haklı davamız. Renklerin hızla kirlendiği , birinciliğin beyaza verildiği takdirde ikinciğilin Okan Bayülgen'e verileceği şeklinde espri yapan düşük zekalı prokaryot yaşam formlarına olan nefretin iyicene depreştiği vakitlerdi. Ortalık karışık, demokrasi, nasyonel anarşizmin maskesi olarak entellere kakalanıp özünde totaliter bir rejim oluşturmaktaydı olayın kaymağını yiyen, kaypak para babaları için, ki o kakalaycılar, aslında global anarşizmin kendilerine mutlakiyet olarak kakalandığı kakalaklardan başka bir halt değillerdi. Bu kısır döngüsel kakalamaların farkında olan bizler, aydınlanmış olmanın verdiği hafiflikle bu kirli, karanlık ve yoz düzenin oluşturduğu gaz ve toz bulutunun ikibin mil üstünde kendimizi güvende zannederken farkettik ki babalara gelmişiz, babalara gelişimiz, yalnız ve güzel Türkiye'nin yalnız ve bir o kadar güzel aydınlık gençleri şeklinde paketlenip üstüne "ttnet, hızlı internet" şeklinde afilli fakat bir o kadar da yalan ve sahtekarlık kokan bir etiket yapıştırılıp fitil niyetine kakalanıyormuş, acımadan, acımamasına ihtimam edilmeden.
İşte o gece hepimiz bir Tyler Durden'dık. Kaosun düzen olduğun, düzülenin bizler olduğu bu ve buna benzer gecelerde, düzen yanlısı, okul çantasını akşamdan hazırlayan bizler anarşisttik aslında, ya da anarşizm kavramı düzenin kendisi kadar yozlaşmıştı içten içe. Belki de bu olağanüstü değişim, sadece yozlaşma kavramının içini boşaltmıştı ve bu kelimeyi referans alan 5 milyar eksi biz bir maskeli balodaydı ve kendilerini o kadar kaptırmışlardı ki maskelerini kendi suratları zannetmekteydi. Onların gözlerinden, maskelerinin göz nahiyesindeki mavi-kırmızı, üç boyut etkisi yaratan filmlerin ardından kendi dünyalarına ait hiperaktif, anarşizm eğilimli kedi yavruları kıvamındayken, aslında şizofrenik ve düzen yanlısı yanılsamalar mıydık, yoksa yanılsama olan bu şizofreninin kendisi miydi? Nihilizmin kutsal kase arayışımıza çomak soktuğu bu gecelerde kendimizi bulmaya çalışırken kaybolduk, ya da kayıp olan benliğimizi şans eseri bulduk. Fakat gerçekliğinden tek emin olduğumuz gerçeklik, soğuk sulardan gelen bir nesnenin bizi beklediğidir. Sorun ise gerçekliğin ne olduğunun bilinmemesinden doğan gerçeküstü yanılsamalardır. Silkinip kendimize gelmessek hepimiz yarra yering bence.
Kızılın siyaha, lacivertin bok rengine kaçmaya başladığı akşamlarda, yatsı namazının kılınmasını müteakip, her birimiz birer Tyler Durden olurduk, sevişme savaş diye bağırarak, ki farkına varılsın uçkur nahiyelerinin zevk-ü sefa eylemekten başka sadece tüketilen şarapların posalarını klozete ve ya en yakın duvar, çalılık vesaireye ulaştırma çabasını gerçekleştirdiğini, kat'i suretle çarpık sistemin işleyişine kamış sokma gibi bir işlev arz etmediğini.
İşte böyle bir kızılın siyaha, lacivertin bok rengine kaçmaya başladığı bir akşamda, bir önceki bu nitelikleri ihtiva eden akşamdan kalanlarla başladı haklı davamız. Renklerin hızla kirlendiği , birinciliğin beyaza verildiği takdirde ikinciğilin Okan Bayülgen'e verileceği şeklinde espri yapan düşük zekalı prokaryot yaşam formlarına olan nefretin iyicene depreştiği vakitlerdi. Ortalık karışık, demokrasi, nasyonel anarşizmin maskesi olarak entellere kakalanıp özünde totaliter bir rejim oluşturmaktaydı olayın kaymağını yiyen, kaypak para babaları için, ki o kakalaycılar, aslında global anarşizmin kendilerine mutlakiyet olarak kakalandığı kakalaklardan başka bir halt değillerdi. Bu kısır döngüsel kakalamaların farkında olan bizler, aydınlanmış olmanın verdiği hafiflikle bu kirli, karanlık ve yoz düzenin oluşturduğu gaz ve toz bulutunun ikibin mil üstünde kendimizi güvende zannederken farkettik ki babalara gelmişiz, babalara gelişimiz, yalnız ve güzel Türkiye'nin yalnız ve bir o kadar güzel aydınlık gençleri şeklinde paketlenip üstüne "ttnet, hızlı internet" şeklinde afilli fakat bir o kadar da yalan ve sahtekarlık kokan bir etiket yapıştırılıp fitil niyetine kakalanıyormuş, acımadan, acımamasına ihtimam edilmeden.
İşte o gece hepimiz bir Tyler Durden'dık. Kaosun düzen olduğun, düzülenin bizler olduğu bu ve buna benzer gecelerde, düzen yanlısı, okul çantasını akşamdan hazırlayan bizler anarşisttik aslında, ya da anarşizm kavramı düzenin kendisi kadar yozlaşmıştı içten içe. Belki de bu olağanüstü değişim, sadece yozlaşma kavramının içini boşaltmıştı ve bu kelimeyi referans alan 5 milyar eksi biz bir maskeli balodaydı ve kendilerini o kadar kaptırmışlardı ki maskelerini kendi suratları zannetmekteydi. Onların gözlerinden, maskelerinin göz nahiyesindeki mavi-kırmızı, üç boyut etkisi yaratan filmlerin ardından kendi dünyalarına ait hiperaktif, anarşizm eğilimli kedi yavruları kıvamındayken, aslında şizofrenik ve düzen yanlısı yanılsamalar mıydık, yoksa yanılsama olan bu şizofreninin kendisi miydi? Nihilizmin kutsal kase arayışımıza çomak soktuğu bu gecelerde kendimizi bulmaya çalışırken kaybolduk, ya da kayıp olan benliğimizi şans eseri bulduk. Fakat gerçekliğinden tek emin olduğumuz gerçeklik, soğuk sulardan gelen bir nesnenin bizi beklediğidir. Sorun ise gerçekliğin ne olduğunun bilinmemesinden doğan gerçeküstü yanılsamalardır. Silkinip kendimize gelmessek hepimiz yarra yering bence.