Çarşamba, Mart 12, 2008

Baş Yazı


Pek sevgili okurcanlar, bu gençleri tee hazırlık sıralarından beri takip edenler bilirler, onlar aha böyle avuçiçi kadar, hatta daha da ufak, kağıtlara böyle minyon yazıları doldurup eğlenlerdi kendi çaplarında. Ama kimse bilmezdi onların hissettiği hazzı, o grafit partiküllerinin kağıt üzerinde bıraktığı kara lekeciklerdeki mutluluk ve heyecan yüklü o duygu yoğunluğundan ibaret olan gaz ve toz bulutunu. İşte o gaz ve toz bulutu bir gün big bang özentisi bir şekilde patladı, etraf sanat ve edebiyatın aşkının yakıcı aleviyle kavrulup, mizah ve satirin serinletici nefesiyle bir "oh be daşşaklarım serinledi" nidası çekti sessiz ve derinden.
Bizim Konnektikıt(orcinali Connecticut)'ta kışlar ılık ve yağışlı geçer, siz bilmessiniz, ben bilirim.
O ılıklı ve yağışlı günler sizin bilmediğinizin aksine çok pis yağışlı geçer. Dışarı çıkan sucuk gibin ıslanır yağmurda, gerçi bizim Konnektikıt'ta sucuk olmaz, o yüzden sucuk gibi olmak deyimini sarf edince elin gavuru bakar suratıma bön bön, ama ben bilirim; benim, onun, herkesin sucuk gibi olduğu gerçeğini, o acı gerçek yüzüme çarpar bir osmanlı tokadı gibi, bol sesli ve aşağılarcasına, sert ve bir o kadar da yumuşak, ana yüreği gibi kucaklayıcı ve sevgi dolu. Bizim Konnektikıt'ta kışlar deli yağışlı olduğu içüün, biz sokakta misket oynayamazdık, çamura saplanırdı hepisi, sonra aşağı mahallenin piçleri gelip hacılardı bizim gaflikleri, şerefsizler, şimdi bulsam paralarım hepisini, badi yapıyorum da ayıptır söylemesi, kol çevrem 40 cm oldu. Neyse konu fena dağıldı. İşte bizim Konnektikıt'ta çok yağışlı olduğu için biz kış aylarında dışarı çıkamazdık, okula zor giderdik, bahar aylarında ise karı kız kovalayamazdık, muson gibi yağardı. Bi okulu kırıp kızları oralet içmeye götürelim dedik mi direk yağmur bastırırdı, kalırdık sap gibi, tırıs tırıs dönerdik okula, alios benzeri bi dayı vardı kapıda, iki beşlik atardık, alırdı bizi içeri. Beşliklere mi yanalım, kızlara rezil olduğumuza mı? O yüzden baktık bu işler boş işler, anca yazları yağmursuz geçiyor, biz de yazları sanayide kaportacı Osman emmi var, onun yanında çalışırdık, cebimiz iki kuruş para görsün diye, orada takılırdık, arada mersedesli abiler gelirdi, kalantor, onların arabalara biner, iki tur atardık deneme sürüşü diye, orada kız düşürmeye çalışırdık ama malum sanayi sitesi, anca bizim gibi abaza dolu, o yüzden havamızı alırdık. İşte gel zaman git zaman baktık boktan bi hayat yaşıyoruz, dedik 4 mevsimde de bi cenabetlik almış başını yürümüş, e o zaman sanat dünyasına atılalım. içimizdeki yeteneğin de farkındayız, yazın hayatına böyle başlamış olduk işte.
Tabi bizler haddimizi bilen insanlarız, öyle A4 kuşe kağıtlara, Şamdan formatında dergilerle başlamak küstahlık olur, Aydın Doğan alır paçamızı aşşa. O yüzden dedik bizim kareli harita metod defterlerden bi sayfa koparalım, onu göt boyutlarında kesersek bi sayfadan, 10 sayfalı bi dergicik yaparız. Nitekim de öyle oldu, hem ekonomik hem ergonomik bir dergimiz oldu vesselam. Tabi bu işler sadece kağıdı hazırlamakla olmaz. Önemli olan hazırladığın kağıdın içini doldurmak. E şimdi bizim gibi imajinatif, kreatif, geyik insanlar için (özellikle konnektikıt'ta bu tür adamlara nadir rastlanır, herkes embesildir orda) pek de zor olmadı. Efenim sineması olsun, sporu olsun, sanal alemi olsun ilgi alanımız geniş. Genel kültürü yan cebimize koymuş şahsiyetleriz ayıptır söylemesi. Anında doldurduk ilk sayıyı, sonra dağıttık millete baksınlar bi evirsinler, olmadı üstüne çevirsinler deyyu. Bir de boş alan bıraktık yorum yazsınlar, biz cevaplayalım diye. Nitekim planladığımız ve arzuladığımız gibi de oldu, acayip sükse yaptık, kızlar kıçımıza yapıştı. Dedim siz kıçımıza bayıldıysanız bi de ön taraflara alalım, asıl eğlence orada. Tokat atıp gittiler haspalar. Ben havaya girince bizim muhtar vardı Caşua Mekkenzi, ona gittim işte. Dedim böyle böyle, biz bu işe girdik, iyi para ve popülarite var, artık bi arka çıkarsın, seni de görürürz. Siktir çekince bana bıraktım bu hıyarağasını, İzmir'e taşındım, burda devam ettim olaya. Gerisini hepiniz biliyosunuz sevgili ciğerlerim.

İmza: Özyağ Blogculuk Ltd. Şti. Yazı İşleri Müdürü: Şahin K

4 yorum:

  1. Sevgili Özyağ,
    Bana bu kalbinizden daa karanlık sayfayı ayırdığınız için çok üzgünüm ve içimi buraya dökmezsem rahat edemicem. Ben sizin okunaklı olmaktan
    binlerce deniz mili uzaklıktaki yazı tipinizi sevmiştim. Ben sizin kendini yormak istemeyen okumasın havanıza
    kapılmıştım. Lakin şimdi görmekteyim ki bunlar bütün geçmiş zaman güzellikleri gibi BAL ın sakızlı sıra altlarına gömülmeye mahkum olmuş. Olsun varsın pişman değilim biraz üzüldüm hepsi bu:P

    YanıtlaSil
  2. Sevgili okur ilke,
    Tabi sen bilgisayarcısın anlarsın, burada okunmama özellikli yazı tipi eklemek pek mümkün değil. ama bloğa hint alfabesi desteği ekleme seçeneği vardı da yapmadım, dedim eksik olsun elin hintlisi, kendi bloglarını kendileri yapsınlar. çok istersen hint alfabesinde yazabilirim abuk subuk şeyler.
    hizmette sınır tanımayız

    YanıtlaSil
  3. Hayırrr....Kara para..Hornırrrr...İlginize teşekkür ederim ama ben hizmet dediğinin belli kalıplar içinde olmasından yanayım. Yarın öbür gün elin çinlisi de gelir aman diyeyim hiç bulaşmayalım. Yalnız burada yayınlanacak şeyler kağıda yazılıp taranıp pdf ye çevrilemez mi bu dosyalar nostalji severler için ayrı bi köşede sunulamaz mı?Yoksa eliniz kalem tutmaz mı oldu artık? Bana bunların yanıtını verin sayın yetkili!

    YanıtlaSil